Yolun Ucunun Nereye Varacağını Düşünme! - Sufi Öğretisi
Sufi öğretisinden ilham alarak, Sufi öğrencisiyle başlayan bir hikayenin iç içe geçtiği yolculuğa tanık olun. Genç adamın beklenmedik bir kararla karşılaşması ve hayatının akışını değiştirmesi üzerine odaklanan bu hikaye, yola çıkarken nelerle karşılaşabileceğimize dair derin bir düşündürme sunuyor.
Instantly generate YouTube summary, transcript and subtitles!
Install Tubelator On ChromeVideo Summary & Chapters
No chapters for this video generated yet.
Video Transcript
Merhaba yol arkadaşım hoş geldin.
Sana yeni kitabım Sen Yola Çık Yol Sana Görünür'den yeni bir bölüm okuyorum.
12. Kural kitabımızın adı gibi kuralın adı da Sen Yola Çık Yol Sana Görünür.
Bir Sufi öğrencisiyle yola çıkmış yürüyordur ağır ağır.
Civar köylerden birinin yakınından geçerlerken öğrencisine dönüp bak evladım der.
Ben şu incir ağacının altında biraz dinleneyim, sen de al şu testiyi, git köyün çeşmesinden dolduruver bir zahmet.
Öğrenci ikiletir mi hiç hocasının sözünü?
Bahşüstüne der ve testiyi alıp çeşmenin yolunu tutar.
Ancak çeşme başında hiç ummadığı bir güzellikle karşılaşır.
Dünyalar güzeli genç bir kız testisini dolduruyordur.
Genç adam...
öğrenciliğini unutuverir o an ve kızın peşine takılıp gider.
Yolda aşkını ilan eder ona, evlenmek ister.
Belli ki karşılıksız değildir genç adamın hisleri,
kız da ondan hoşlanmıştır ve gel babamdan iste beni der.
Delikanlı tamam der hiç bekletmez işi,
gidip Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızı usulüne göre ister babasından.
yaşlı adamın gözü tutmuştur zorluk çıkarmaz genç adama kızımı verdim gitti der böylece
evlenirler hemen çocukları da olur vakitlice yıllar mutluluk içinde gelip geçer hatta öyle
bir gün gelir ki çocukları da büyürler kocaman olurlar ve babalarının karşılarına çıkıp babacığım
izin ver ki biz de gidip kendi rızkımızı arayalım derler. Babaları izin verir evlatlarına.
Alanlar dağılırlar dört bir yana, düşerler kendi kısmetlerinin peşine.
Adam artık iyice yaşlanmıştır, kayınpederi de vefat etmiştir, çok geçmeden hanımını da kaybetmiştir.
Bir başına kalır sonunda, artık çıt çıkmaz olur evinde.
Sonra birdenbire incir ağacının altında unuttuğu hocasını hatırlar ve
Eyvah! diyerek kalkar yerinden.
Ah ben ne yaptım fırlar yerinden.
Bir koşu gidip testiyi alır eline
ve çeşmede suyunu doldurup
incir ağacına varır nefes nefese.
Bir de bakar ki hocası hala ağacın altında
ayaklarını uzatmış oturmakta.
Sufi tebessüm ederek bakar karşısındaki adama
Ne çok benziyordur kendine.
evladım der, nerede kaldın sen? Az kalsın ben de gidecektim.
Genç adamın incir ağacının altında unuttuğu kişi kendi benliğidir aslında.
Hayat gayesinin peşine düşerek ihmal ettiği, ıskaladığı, varlığını tamamen unuttuğu benliği.
Yunus Emre'nin bir ben vardır bende, benden içeri diye tarif ettiği o unutulmuş,
ıskalanmış, haksızlık edilmiş benliklerimiz.
Hayat koca bir ömür hiç hissettirmeden oyalamayı başarır.
İyi günler olur, kötü günler olur, kazançlar olur, kayıplar yaşanır,
sevgililer gelir, sevgililer gider, ayrılıklar olur, kavuşmalar olur, doğumlar olur, ölümler olur.
Kederler olur, sevinçler olur, savaşlar olur, barışlar olur.
Bir an bile durmaz hayat.
çıkışlarla sürer gider.
Çemberin içinde dönüp dururken ve daima ona buna bakarken,
etrafını kollarken kendince devinip duran insan,
en çok da kendini unutur bu süreçte.
Dünyayı tanımaya çalışmakla geçen koskoca bir ömür,
kendine yabancılıkla nihayet bulur.